TEMMUZAGUSTOS2023 Zekeriya Şimşek
Kızlarağası Hanı’nın Öyküsü
Kızlarağası Hanı’nın Öyküsü İzmirlilerin buluşma mekânlarından Kızlarağası Hanı, bir Afrikalının dahası bir Afro-Türk’ün İzmir’e hediyesidir dersem inanır mısınız? Evet, gerçek budur! Kemeraltı’nda Hisar Camii yanındaki Kızlarağası Hanı’nın ana giriş kapısının (Hisar Camii tarafı) üzerinde bulunan kitabede 1744’de Dârüssaâde Ağası (Osmanlı Haremi kızlar ağası) Hacı Beşir Ağa (1675?-1746) tarafından inşa ettirildiği bilgisi yer alır. Peki, kimdir Hacı Beşir Ağa? Küçük yaşta zenci köle olarak İstanbul’a getirilen ve Dârüssaâde Ağası Yapraksız Ali Ağa’nın yanında yetişen Beşir; zamanla padişah musahipliğine yükselir ve 1705’te saray hazinedarı olur. 1713’te zamanın Dârüssaâde Ağası Süleyman Ağa ile birlikte önce Kıbrıs’ta, sonra da Mısır’da ikamete mecbur edilir. Buradan şeyhülharemlik makamına tayin edilerek Hicaz’a gönderilir. 1717’de yeniden İstanbul’a döner, Dârüssaâde Ağası’dır artık. On üç yılı III. Ahmed, on altı yılı I. Mahmud döneminde olmak üzere toplam yirmi dokuz yıl harem ağalığı görevinde bulunan Beşir Ağa’nın türbesi Eyüp’tedir. Osmanlı Devleti tarihinde en uzun süre Darüssaade Ağalığı görevi yürüten Hacı Beşir Ağa; 18. yüzyıl, Osmanlı devlet hayatında iz bırakmış bir şahsiyettir kısaca. Osmanlı Devleti’nde hareme alınan siyahî hadım ağalarının kökenleri kesin olarak bilinmemekle birlikte Afrika ülkelerinden köle tüccarları tarafından köle pazarlarında satılmak üzere küçük yaşlarda kaçırıldıkları veya ailelerinden satın alındıkları bilinmektedir. Bornu, Sudan, Darfur, Habeş’den toplanan köleler, Arabistan üzerinden Anadolu’ya ve İstanbul’a getirilirdi. Beşir Ağa’nın da hangi tarihte ve hangi ülkede dünyaya geldiğine dair kesin bilgi yoktur. 17. yüzyıldan itibaren Akdeniz ticaretinde önemi gittikçe artan bir liman şehri olan İzmir, 18. yüzyıldan itibaren kapitülasyonlar sonrası Avrupalı tüccarların şehre yerleşmeleriyle hızla gelişmiş ve uluslararası ticarette önem kazanmıştır. O dönem eseri olan Kızlarağası Hanı’nın iki yanında Çuha ve Cevahir bedestenleri bulunmakta; iki katlı olup ortasında geniş bir avlu ile 71 dükkân ve 18 mahzen yer almaktadır. Hanın önünde bulunan çeşme hayratı, Kızlarağası Hanı’na dâhil olmayıp 1675 tarihlidir.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.